950 TL üzeri alışverişlerde kargo ÜCRETSİZ

BEKTÂŞÎLİK, BEKTÂŞÎ EDEBİYATI VE BEKTÂŞÎ TARİKATİ

Bektâşî edebiyatı, Türk dînî edebiyatının önemli bir kolunu teşkil eder. Yurdumuzda ve Avrupa'da Bektâşî tarikatinin tarihi, gelişmesi, fikir ve felsefesi, âyinleri, coğrafî dağılışı, şair ve yazarları, mensuplarına dair menâkıbnâmeler ile ilgili bir hayli araştırma ve neşriyat yapılmıştır. Buna karşılık tarikatin kurucusu Hacı Bektaş'ın –Menâkıbnâmesi dışında– hayatı ve eserleri, tatmin edici ciddi bir araştırma sonucu ortaya konulmuş değildir.

Bu konuda müspet belge az, mevcut bilgiler tereddütlü ve birbirle­riyle çelişmeler arz eder mahiyettedir. Köprülü'nün İslâm An­sik­lopedisi'ndeki doyurucu olmaktan uzak "Bektaş" maddesinden sonra, Türk Ansiklopedisi'nden (1953), Meydan Larousse'a (1970) kadar muhtelif genel eserlerde hep aynı yazar (Gölpınarlı) tarafından sunulan bilgiler biraz daha geniş olmakla beraber, tahkik ve tenkit imkânı verecek belge, kaynak ve delillerden yoksundur.

Halbuki, Hacı Bektaş ile daha sonraki Bektâşî tarikatinin arasında fikrî bağlantı ve irtibatlar olup olmadığı kültür tarihimiz için çok önemli ve XV. yüzyıldan beri münakaşası yapılan, çözümlenememiş bir problemdir. Birtakım kimseler onu şeriate bağlı, sünnî bir mürşid, olgun bir mutasavvıf tanırken diğerleri bâtınî fikirlere sahip bir Alevî babası, hatta şeriat emirlerine karşı lâkayt, zâhiren İslâmî boyaya boyanmış bir Şaman hüviyetinde görüyordu. Osmanlı fütuhâtında hiç şüphesiz mânen büyük payı olan "yeniçerilerin pîri, gazilerin serdârı, kutb-ı âlem velî" bugün de yüz binlerce insanın candan sevdiği, tebcil ettiği bu mânevî padişah acaba ne gibi fikirlere sahip, ne cins bir kimse idi?

Bu konuda gerçeği bulmaya yardımcı olacak deliller, diğer tarihî belgelerin yanı sıra ve hatta onlardan da önce yazdığı eserleri olsa gerektir. Oysa ona aitliği dahi zaman zaman münakaşa edilen bu eserlerin tenkitli, ilmî nüshaları henüz hazırlanmamıştır.

Bizim, bir dînî edebiyat araştırıcısı olarak, Makâlât-ı Hacı Bektâş'ı tez konusu seçmemizin sebebi budur. Onun hacimce en büyük eseri olan ve aslı Arap dili ile yazılmış bulunan Makâlât'ı, Türk edebiyatına bir mensur bir de manzum tercüme olmak üzere iki şekilde aksetmiştir. Arapça nüsha bizim bu çalışmamıza kadar ele geçmemiş idi. Mensur ve manzum tercümenin birtakım yazma nüshaları mevcut ise de büyük karışıklıklar ve problemler arz ediyordu.

Zannımızca Hacı Bektaş ve Bektâşî tarikati konusunda çalışan kimseleri işte bu güçlükler yıldırmakta ve eserin neşrini geri bırakmakta idi.

Biz konuyu ele alırken işimize yarayacak malzeme ve vesikaların basılmış, bilinen ve tekrar tekrar kullanılan kaynaklarda değil, kütüphanelerimizdeki gözlerden gizli kalmış el yazması eserler arasında bulunabileceğini tahmin etmekte idik. Bu yüzden dört yıl boyunca daha çok kütüphanelerde araştırmalar yaptık. Ankara ve İstanbul'daki zengin ve müteaddit kütüphaneler dışında Nevşehir, Gülşehir, Hacıbektaş, Sivas, Kayseri, Konya, Afyon, Burdur, Isparta, Manisa ve Tire'deki yazmaları taradık. Kırşehir ve Hacıbektaş'ta bulunan kitâbeleri, mezar taşlarını, türbeleri inceledik. Ümit ve şevkle dolu bu araştırmalar umduğumuz kadar verimli olmadı ise de bizi sağlam sonuçlara götürecek bazı değerli eserler ve ipuçları tespitine imkân bulundu.

Tezimiz bu malzemelerin ışığı altında hazırlanmıştır.

Çalışmamızın sonuçları müteakip sayfalarda iki kısım hâlinde sunulmaktadır: Birinci kısımda Hacı Bektaş'ın hayatı, bilinen eserleri, Makâlât'ın Arapça aslı, yazma nüshalar, manzum ve mensur tercümelerle ilgili teferruatlı bilgiler, eser metninin hazırlanışında takip olunan yol... anlatılmıştır. Arapça aslî nüshanın tarafımızdan yapılan tercümesi ile manzum ve mensur tercümelerin tenkitli metinleri, nüsha farkları ve notlarla birlikte ikinci kısımda verilmektedir.

Tezin birinci kısmında Hacı Bektaş ve Makâlât çerçevesinden mümkün olduğu kadar taşmamaya çalışılmış, Bektâşî tarikatinin tarihî gelişmesine, bünyesine ait teferruata girilmemiştir. Çünkü amacımız birtakım ciddi araştırmalarla zaten az çok aydınlanmış olan bu hususları anlatmak değil, kültür tarihi yönünden değeri büyük, dînî, edebî bir eseri, imkân ölçüsünde her yönüyle tanıtacak derinlemesine bir çalışma sonunda aslına en uygun bir şekilde ortaya koyarak, ilgililerin istifadelerine sunmaktır.

Son olarak çalışmanın tamamlanmasını, sağladığı geniş tetkik ve araştırma imkânlarına borçlu olduğum hocam, sayın Prof. Dr. Neş'et Çağatay'a ve manzum versiyonun değerli bir nüshasını istifademize vermek lütfunda bulunan Sayın Ord. Prof. Hilmi Ziya Ülken'e samimi şükranlarımı arz etmeyi zevkli bir ödev bilirim.


Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

WhatsApp
Merhaba,
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
Mesaj Gönder >